29 Mart 2014 Cumartesi

Takım, Mancini, Aysal ve taraftar

İtalya'da görev yapan Fatih Terim de bilir. Şampiyonluk hesapları Çizme'de iç saha maçlarına 3 puan, deplasman maçlarına 1 puan yazılır. Deplasmanda alınan beraberliklerin bu kadar can sıkmasının nedeni takımın şampiyonluk potasından uzaklaşması oldu. Evet, Galatasaray çok kötü oynuyor ancak tüm duygusallığı bir kenara bırakıp geçmiş dönemle karşılaştıralım... Terim'in 3. sezonunun ilk yılındaki şampiyonluk, altın değerindeydi. Müthiş bir öz güven kazandı takım. Üstelik kadro da oldukça kısıtlıydı. Beklentilerin altında ifade edilen -ki bana göre çok doğruydu- transferler -Necati gibi- olağanüstü bir  katkı verdi takıma. 4-4-2'yi çift 6'lı kusursuz oynayan, bir takım vardı. Playoff gibi saçma engellere rağmen bileğinin hakkıyla şampiyon oldu Galatasaray. İkinci sezon, takım her alanda yüzde 50'ye yakın bir düşüş yaşadı. Koşu mesafeleri azaldı, oyun tat vermemeye başladı ve sürekli olarak ite-kaka kazanılan puanlarla şampiyonluk geldi. Galatasaray'ın kaybettiği her hafta da Fenerbahçe kaybetti. Süper Lig'in en düşük puanla şampiyon olan takımı oldu Galatasaray (68 puan). Ayrıca Terim&Mancini karşılaştırması için:  Terim'in performansı, Mancini'nin performansı

Düşüş dönemi
Dikkat ederseniz, şampiyonluk yaşayan takımlarda bir düşüş her zaman olur. Galatasaray'a yakın olarak verilebilecek en güzel örnek, Borussia Dortmund olur. Onlar da tıpkı Galatasaray gibi iki yıl üst üste şampiyon olduktan sonra düşüş yaşadılar. Düşüşün temel nedeni, bana kalırsa sistemsizlik ve oyuncuların doymuş hissetmeleri. Sistemi şöyle açabiliriz: Barcelona gibi, Bayern gibi bir ekolün olur, başarıda sürekliliği yakalayabilirsin. Türkiye'de teknik direktörler 2 yılda bir kovulduğu, istifa ettiği için o ekol sahibi takımı bir türlü göremedik. Kısıtlı kadro ve imkanlarla belirli bir çizgide İBB'yi (2006-11) arası istikrar sağlayan Abdullah Avcı'yı belki bir kenara koyabiliriz. Oyuncuların doyum meselesine ise Mancini'nin gözünden bakmakta fayda var. 3-4 kez basına konuştu ve "Elimde sopa yok, oyunculara karşı polis olamam... Oyuncular gelişmeli. Burak, Selçuk çok daha iyi olabilir. 'Bu kadarı yeterli' diye düşünüyorlar" minvalinde defalarca konuştu. Bu da Türk sporcuların profesyonellikten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Oysa, kariyerinde 400 kadar gol atan Messi, attığı golü 9 takım arkadaşıyla paylaşıyor korner direğinin hemen önünde. Bizim oyuncularımızda o yok, maalesef... Futbolcu gazla, fırçayla çalışmamalı kısacası.

Mancini'yi anlamak
Mancini zor bir insan. "Polis değilim" demesinden de anlayacağımız gibi Terim tarzı, baba gibi yaklaşan, oyuncuların sırtını sıvazlayan bir hoca değil. Her şeye daha profesyonel bakan, yönetimin vizyonunu yansıtan bir teknik direktör.. Elbette yaptığı her şeyde mantık aramak zor. Örneğin son saniye yaptığı Drogba-Ceyhun değişikliği, sezon başı kusursuz işleyen 3-5-2'den vazgeçişi gibi. Üstelik ligi tanımıyor. Avrupa'da oynanan maçlarda daha iyi bir kenar performansı gösterdi (Chelsea maçı hariç). Türkiye gibi sabırsız bir ülkeye geldiği için pişman olduğunu Bursaspor maçı basın toplantısında gördük. İtalyan, bence Galatasaray için bir şanstır. Kulüp Lucescu'ya yaptığını Mancini'ye umuyorum ki yapmaz. İnter ile 97 puanla şampiyon olmuş, City'yi 40 küsür yıl sonra şampiyonluğa taşımış, son derece kariyerli bir teknik direktörden bahsediyoruz. Üstelik, İnter onun bıraktığı takımla Şampiyonlar Ligi'ni kazandı. City, gol rekorları kırıyor, EPL'de büyük ihtimal şampiyon olacak... Doğru sistemleri kuran, çok akıllı bir teknik adam Mancini. Gittiğinde enkaz bırakmıyor...

Ve yönetim... 
Adnan Polat'ları, Süren'leri görmüş biri olarak çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, Ünal Aysal, Galatasaray'ın başına gelmiş en iyi başkandır. (Canaydın'ın yeri bambaşka tabii). Mali tablo oldukça düzenli görünüyor. Neredeyse her 15 günde bir Galatasaray bir sponsorluk anlaşması imzalıyor. Store sayıları ve gelirleri kaç kat arttı. Takıma kazandırdığı dünya yıldızları, çok kaliteli bir teknik adam var. 10 milyon Euro'ya 19 yaşındaki bir oyuncu alabiliyor Galatasaray. Böyle bir şey 107 yıllık kulübün tarihinde var mı daha önceden? Pasta büyük. Kriz elbet olur. Her yerde var kriz. Galatasaray başkanı olmak kolay değil. Aysal'ın tarzı profesyonellik ve kurumsallık olduğu için değişim süreci sancılı geçebiliyor. Bu sancılar olacak. Başarısız olan kim olursa olsun gider, gitmeli. Kıskandığımız Avrupa kulüpleri gibi olmanın yolu bundan geçiyor. Göğüs reklamı için bile adımızın geçtiği firmalara bakmak yeterli Galatasaray'ın hedefi için.

Ve taraftar...
Kriz, her zaman her yerde olabilir. Türkiye'de top 3 direğin içinden geçmiyorsa, bilin ki orada problem vardır, kriz vardır. Eğer kızacak birilerini arıyorsanız, sadece saha içindeki doymuş, 2 metre önündeki topa koşmayan oyunculara bakın. Melo'daki hırsın olmadığı oyunculara kızın kızacaksanız.. Her sene şampiyon olunacak diye bir kural yok, taraftar bu gerçeği kabul etmeli. Takımın şampiyonluk yarışı ve hatta ilk 3 için bile yeterli çaba göstermediği de çok açık. Sahada gördüklerimiz yüzünden yönetimi istifaya davet etmek, kenardan Mancini'ye bağırıp küfür etmek, Galatasaray'a, Galatasaray taraftarına yakışmıyor. İki mağlubiyette, yönetim istifaya davet edilmez. Bize düşen, sonuç ne olursa olsun, armanın peşinden gitmektir.