28 Nisan 2012 Cumartesi

Trabzonspor 2 - 4 Galatasaray


Galatasaray, Fenerbahçe maçından sonra kendini topladığını ilk 5 dakikada gösterdi. Arka arkaya pozisyonlar bulan takım, golü haber veriyordu zaten. Trabzon'un oynadığı "Burak'a ver oynasın" mantığındaki oyunu, Burak'ın yokluğundan dolayı işlemedi. Forvette Halil olmasına rağmen Galatasaray defansı yaklaşık 70 dakika kalesinde tehlike görmedi. Muslera iki kritik hata yaptı ve taraftarı şaşırttı. İki tane önde oynayan ve futbol oynamayı seven takımdan dolayı futbol severler gollü bir maç zaten bekliyordu. Trabzon gibi bir deplasmandan 3 puanı 4 golle alan, ikinci golden sonra disiplinden uzaklaşmasına rağmen kazanmasını bilen Galatasarayı tebrik etmek lazım.

Selçuk İnan kesinlikle maçın adamı. Trabzonspor'da oynarken defansif yönünü bu kadar kullanmıyordu. Galatasaray'da oynadığı tüm maçlarda ofansif ve defansif oyunu başarıyla oynadı. Futbolunu izlemek, bir futbol sever olarak çok keyifli. Umarım böyle devam eder.

Terim'e yol gösterecek değilim ama, oyuncu değişikliklerinde yanlışlar yaptığını düşünüyorum. Elmander-Aydın değişikliği ile 4-4-2'yi bozdu ve takım bocalamaya başladı. Selçuk-Riera değişikliği ile de orta saha iskeleti bozuldu. 73. dakikada yapılan Baros-Engin değişikliği ile de mücadele gücü düştü. Gol arayan, şuursuzca gelen Trabzonspor'a bir müddet dayanamadı.

Aslında bu gibi durumlarda iyi oyun beklemek hata olur. Galatasaray penaltıya rağmen skoru korudu ve galip geldi. Play-Off yolunda önemli bir galibiyet aldı.

Trabzonspor ise, yönetiminin yaptığı gereksiz çıkışların etkisini üzerinden atamamış gibiydi. Açıkçası, erkek taraftar olmadığı için Trabzonspor'un daha rahat oynayacağını düşünüyordum. En kötü etmen Burak'ın eksikliğiydi. Arena'daki maçta Güneş'in Galatasaray'ı çok iyi süzdüğünü görmüştük. Bu sefer de Terim dersine iyi çalışmış olacak ki, Trabzonspor'a oyun oynatmadı. Zaten maç sonu röportajında Abdürrahim Albayrak'ın " Terim'le sabah 3:30'lara kadar Trabzonspor'un maçlarını izledik" demesi de isteyen tarafı gösteriyor.

22 Nisan 2012 Pazar

Barcelona-Real Madrid maçı

Dünya dev derbiyi, biz de memleket meselesini geride bıraktık. Messi mi Ronaldo mu, Morinho mu, Pep mi kavgaları elbette bu maçtan sonra da devam edecek. Sonuca bağlanacak mı? Hayır. Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Messi bence futbolun gördüğü en büyük oyunculardandır ve Ronaldo onu çok zor yakalar. Sebep çok. Bu tarz oyuncuları diğer oyunculardan ayıran temel özellik flair'dir. Yani, doğuştan yetenek, yoktan var etmek. Örneğin, birisi 35 metreden oyunun kilidini açabiliyor, diğeri ceza sahası önünde topla buluşup, 4-5 adam eksilterek jeneriklik goller atabiliyor. Takım oyununa yaptığı katkıdan dolayı, İspanya Ligini TRT 2 zamanından beri takip ettiğim Barcelona formasından dolayı, Messi'yi daha çok seviyorum. 

Bugünkü derbiye gelecek olursak, şunu söyleyebiliriz. Kesinlikle duygusal bir yorum değil bu. 7-8 oyuncusuyla defans yapan bir Madrid izlemek bizim için olduğu kadar Mourinho için de üzücü olmalı. La Liga'da bu sezon 100 gol barajını geçen takımın sürekli Ronaldo'nun ayağına bakması da oldukça trajik. Şunu kestirmek zor değil ayrıca, mutlaka eklemek lazım. Real Madrid bugün şampiyon oldu. Bakalım Pep yolcu mu? Katalan'ların 3 yılda bir teknik direktör değiştirme geleneği sürecek mi? Zaman gösterecek.

19 Nisan 2012 Perşembe

Futbolda ırkçılık üzerine


Futbol pazarlanan bir şeydir. Türkiye'de ise böyle değil. Televizyon kanalları ya maç pozisyonları üzerine yorum yapar, oyuncuların özel hayatlarına iner, oyuncular hakkında istatistik verir. Cantona'nın nasıl bir solcu olduğunu sloganlarından, Joey Barton'un Che hayranlığını Twitter'e koyduğu resimle öğrendik. Örnekler çoğalır. Tabi önce "Kaç gol attın?" ya da "Maç içinde neler oldu?" gibi sığ sorular soran basın mensuplarının azalması, kaliteli insanlar getirilmesi gerekir. Şansen ben, sevdiğim oyuncu liberal mi, solcu mu, milliyetçi mi öğrenmek isterim. Eminim böyle düşünen insan çoktur.

Irkçılık meselesi de, yıllardır insanlık olarak üzerini kapatamadığımız bir mesele olarak duruyor. Futbol dünyasında değil sadece. Birkaç yıl önce Obama'nın seçilmesinin uyandırdığı yankı da bunu kanıtlıyor. Irkçılık bir suç mudur? Bence suçtur ve cezalandırılması gerekir. Hele cana kastmemeye kadar gidiyorsa iş, teşebbüsüne/söylemine bile büyük cezalar verilmelidir.

Siyasi söylemlerle kafa şişirmek istemem ancak karar mekanizmalarımız ortada. Kurul bugün Emre'ye Zokora'ya karşı sarf ettiği sözler için 2 maç ceza verdi. Bunun anlamı nedir diye düşünmek lazım. Açıkçası bu karar bir eyyamdır. Ya "Irkçılık var" diyerek 8-9 maç ceza vereceksin, ya da "Yoktur" diyerek ceza vermeyeceksin.

2009'da Anderlecht'te forma giyen Van Damme, Standard Liege'de forma giyen Onyewu'ya bir sezon boyunca ihraç cezası vermişti. UEFA'nın ırkçılık ile ilgili yürüttüğü kampanyaları, yaptığı reklamları tekrar tekrar anlatmaya gerek yok.

Haksızın haklı olduğu, suçlunun masum ve kahraman olabildiği tek ülke Türkiye. Karar veremeyen (şike davası da dahil), vermeyi düşündüğü kararları açıklamadan eline yüzüne bulaştıran futbol yöneticileri... Umarım bu gidişle Zokora özür dilemez.

18 Nisan 2012 Çarşamba

Markaların Şampiyonlar Ligi savaşı


Gazeteler için reklam neyse, spor için de sponsor odur.
Şampiyonlar Ligi'nde son 4'e kalan takımlardan 3'ünü Adidas, 1'ini de Nike giydiriyor. Chelsea, Bayern Münih, Real Madrid takımlar göğsünde Adidas amblemi taşırken, bu dört takım arasında sponsoru Nike olan tek takım Barcelona. Futboldaki bu iki markanın üstünlüğünü reddedecek kimse yoktur. İki marka için de hedeflerine ulaşmış diyebiliriz. Ancak Şampiyonlar Ligi Kupasını bu yıl da Barcelona'nın alması, Adidas adına üzücü olacak. Rakam olarak 3'e 1 öndeler ancak, karşılarında da Barcelona var.

17 Nisan 2012 Salı

Beşiktaş Galatasaray maçı saha olayları


Sahası bir kere bile kapanmayan, küfürden dolayı bir cezası olmayan ve Centilmenlik Ligi'nde 2. olan Galatasaray, hafta sonu İnönü Stadı'nda Beşiktaş'a konuk oldu. Hakem hataları, maç analizi bir kenarda dursun, Beşiktaş taraftarı her yönden maçın önüne geçmeyi başardı. En son Avrupa Ligi'nde oynanan, Atletico Madrid maçında bir taraftar sahaya atlamış, Cenk'i sözle taciz etmişti. Dün de sahaya atlayan bir taraftar güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildi, başka bir taraftar da Eboue'ye saldırmak üzere koşarken kayarak düştü, tribünlerde kadın taraftarlar ezildi. Bir Galatasaray taraftarıyım ancak olabildiğince tarafsız yazmaya çalışıyorum. Maçı izleyen herkes benim şahit olduğum bu olaylara şahit olmuştur.

Yaşanan olaylardan sonra, Beşiktaş'ın sahası muhtemelen 2 maç kapanacak ve para cezası da alacak. Hatırlanacağı gibi Beşiktaş Play-Off müsabakaları için kombine çıkartmış, 3 maçı bu kombinelerle izleyebilecekti. Yani taraftarın yaptığı yine kendine zarar verdi.

Her taraftar, kendisini tuttuğu takıma karşı sorumlu hisseder. Bu şartlar hakkında Beşiktaş taraftarı nasıl hissediyor? Muhtemelen seyircisiz oynanacak Trabzonspor ve Fenerbahçe maçları için ne hissedecek? Takıma, oynadığı bu iki maçtan istediği sonuçları alamazsa, yönetim futbolcuları kadro dışı bırakmaya devam edecek mi? Bu sezon çok zor şartlar altında kalan Beşiktaş, yaptığı bu hareketle kendi başına çorap ördü.

Sahaya atlayan ve nezarete atılan taraftarların ise serbest bırakıldığı haberi az önce duyuruldu. Taraftarlar medyada çıkan haberlere göre, "Biz sahaya atlamadık, bizi ittiler" demiş. Eboue'nin üzerine hunharca koşan İsa K. ise, güvenlik güçlerinden kaçıyordum demiş. Sanıyorum Eboue'ye sığınacaktı... Temenni, bu işleri yapan taraftarların bir daha statlara sokulmamaları ancak maçtan sonra tutuklanan başka bir taraftarın, yine sahaya atlamaktan sabıkası olduğu da ortaya çıkmış. Böyle gelmiş, böyle geçecek anlaşılan...

Günah Keçileri


Beşiktaş, Süper Final'e kötü başladı. Evinde 2-0 Galatasaray'a kaybeden takımdan, ertesi sabah 3 kadro dışı haberi duyuruldu. Çeşitli haber kanalları, Bebe'nin taktik idmanlarda ilk 11'de kullanıldığını söylüyordu ancak Beşiktaş maça Mustafa Pektemek'le başladı. Ama konu bu değil. Beşiktaş, Bebe'yi, Alves'i ve Sidnei'yi kadro dışı bıraktığı açıklandı. Google'da görseli bile zor bulunan Alves'in bonservisinin yarısına 3.2 milyon € ödemişti Beşiktaş. Bebe sakatlıklardan dolayı, Sidnei'de kadro tercihinden dolayı fazla forma şansı bulamadı.
Türkiye'de bunun örneği çok. Kaybeden takımın ya yönetimi ya da teknik direktörü bazı oyuncuları kapının önüne koyar.

Açıkçası en çok üzüldüğüm nokta, Alves'in kaybı oldu. Bu kadar yatırım yaptığı bir oyuncuyu, bu kadar kolay kaybetmemeli Beşiktaş gibi bir takım.

Türkiye Kupası'nda 1, Süper Lig'de 2, A2 Ligi'nde 2 maç oynayan, Süper Lig'de toplam 13 dakika şans bulan Alves, neyi kanıtlayamadı da gönderildi?

Transfer Dedikoduları

Mayıs ayının başında başlayacak ve transfer tarihi bitene kadar devam edecek olan hengamenin startı, sosyal ağlardan verildi. Fenerbahçe'nin Diarra'yı alacağı, Beşiktaş'ın Sivasspor'dan Erman'la anlaştığı, Galatasaray'ın ise, Antalyaspor'a Necati transferine ilişkin Aydın Yılmaz ayarında bir futbolcu verme sözü var. Terim, formu böyle yükselen bir Aydın'ı bırakır mı, merak konusu.
Ayrıca, Semih Şentürk'ün Mersin İdman Yurdu ile anlaştığı haberi var. Küme düşen Manisaspor'da da yaprak dökümü erken başladı. Isaac Promise, Antalyaspor'la ön protokol imzaladı dedikoduları gittikçe kuvvetleniyor. Play-Off, Avrupa Ligi grubu, Kafasına Göre Takılsınlar ligleri bittikten sonra daha çok şey değişecektir. Taraftarlara şimdiden bol sabır diliyorum.

Küllerinden Doğmak


Bir önceki yıl, bütün takımların "En azından bir puan alırız" düşüncesiyle karşılaştığı Galatasaray ile bu sezon oynadığı 7 derbide yenilgi yüzü görmeyen takım arasındaki en büyük fark, Fatih Terim. Beşiktaş karşısına çıkan takımda sadece Hakan Balta geçen sezon forma giymiş oyuncuydu. Yepyeni bir takım, yeni teknik direktör, yeni yönetim, yeni vizyon... Bütün bu taşların oturması için en az 2-3 yıl beklemek gerektiği düşüncesini taşıyordum.

En büyük değişiklik, vizyon sahibi, para yönetimini bilen, Galatasaray örflerini sindirmiş bir başkanın koltuğa oturması ve doğru insanları etrafına toplamasıyla gerçekleşti. Yönetimin Terim kararı çok tartışılmıştı, kulübün para yönetiminde derin çatlaklar, çığ gibi büyüyen borçlar vardı... Bu hikaye çok daha uzar. Üstelik değişim sadece futbolda olmadı, kalanlarına da sonra değiniriz. Son derece akıllı ve işinin ehli insanların yönettiği Galatasaray, geçen yılı tamamen sildi. Sürekli yüzü gülen Arda, son senesinde asık suratla oynuyor, sahada yapılan pas hataları yüzünden oyuncular birbirine kızıyor, ne derbi motivasyonu, ne takımdaşlık olgusu ne de huzur sahaya yansıyordu... Terim'in yaktığı ateş etrafında toplanan takım, şimdi şampiyonluğa oynuyor.

Transferlerin katkısını da eklemek lazım. Terim, geldiği günden beri bir iskelet kurmaktan bahsediyordu. Zaten yönetimin gerçekleştirmeye çalıştığı Ujfalusi, Reyes, Forlan paketi de bunu gösteriyordu. Şimdi bakıldığında o iskelette Muslera, Ujfalusi, Semih, Melo, Selçuk, Elmander var.

Florya'nın düzene girmesini de bu çerçeveye kesinlikle eklemek lazım.

Aslında, bütün bunları, istatistikleri, yorumları bir kenara koymak ve oyuncuların gol sevinçlerine bakmak lazım. Değişimin en önemli kanıtı bu sevinçler.

Affedilsinler mi, yollansınlar mı?

Galatasaray, Melo-Riera kavgasından çok büyük akıllılıkla sıyrıldı. Medya, olayın üzerine elbet gidecekti ancak Galatasaray'ın resmi sitesinden yaptığı açıklama, olayın büyümesinin önüne geçti. Muhakkak ki basında çok sayıda haysiyet celladı okuduk durduk. Herkes tartışı, iki oyuncu affedilsin mi, yollansın mı diye.

Terim'in aldığı kararın ne kadar önemli ve doğru olduğu ortada. Play-Off'a galibiyetle başlayan Galatasaray'da sırıtmayan ve iyi oynayan bir Riera-Melo ikilisi vardı. Fotoğrafın vücut dili her ne kadar tam olarak bir barışmayı anlatmasa da, Terim iki oyuncudan da yararlandı, Play-Off'a galibiyetle başladı. Artık umuyorum ki Terim'in kararları tartışılmaz.
Tebrik etmek lazım.

15 Nisan 2012 Pazar

Şampiyonlar Ligi Oyuncu İstatistikleri


2011-2012 Şampiyonlar Ligi'nde artık sona gelindi. Barcelona-Chelsea ve Bayern Münih-Real Madrid maçlarında tur atlayan takımlar, finalde karşı karşıya gelecek. Bu futbol sezonu Türk futbolu için pek parlak geçmedi ama, yanı başımızda kıyasıya rekabet devam ediyor. Peki futbolcular ne yaptı, işte bunun cevabı:

Gol Krallığı:
Messi - 14
Mario Gomez - 11
C. Ronaldo - 8


Asist Krallığı:
Kaka, Benzama, Ribery, Gaitan - 5'er asist
Marcelo, Torres, Messi, Ibrahimovic - 4'er asist
Fabregas, D. Alves, Lavezzi - 3'er asist

Kaleyi Bulan Şut:
Messi - 34
Ronaldo - 24
M. Gomez - 22

En Çok Ofsayta Düşen Oyuncular:
Ibrahimovic - 21
Higuain - 14
Gomis - 12

En Çok Faul Yapan Oyuncular:
Ibrahimovic - 25
Kiessling - 24
Streller - 22

En Çok Faule Maruz Kalan Oyuncular:
Frank Ribery - 32
Andre Ayew - 25
Ailton - 24

İstatistiklerde hiç Chelsea oyuncusu olmaması da ayrı tuhaf. Bakalım son 4 maç bize neler gösterecek.

Eric Abidal

Takım olmak... İşte bu, o olgunun fotoğrafıydı. 2011 yılında Şampiyonlar Ligi kupasını böyle kaldıran Abidal, kupayı kaldırmadan çok kısa bir süre önce (17 Mart 2011) karaciğer kanseri teşhisiyle ameliyat olmuştu. Kupayı da 2011 Mayıs ayının ortasında kaldırdı. Normalde kaptan değildi. Ona pazubantı Xavi vermişti.

Geçtiğimiz günlerde, aldırdığı karaciğerinin yerine, yeni bir karaciğer nakledildi. Koca yüreğin ameliyatı 11 saat sürdü. Katalanlar bu sefer Chelsea ile Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynayacak. Diğer maç ise Bayern Münih ve Real Madrid arasında oynanacak.

Finale hangi takımlar kalacak, kestirmek zor ancak Barcelona finale kalırsa ve kupayı kaldırırsa, bu oyuncu kesinlikle tekrar Abidal olur.

10 Nisan 2012 Salı

Play-Off öncesi 4 büyükler

Play-Off kararı alınırken, kimse futbolculara fikrini sormadı. Zaten, futbolcuların üyesi olduğu bir sendika da yok, futbolcuları temsilen çıkıp bir açıklama yapsın. Aslında Temmuz'dan beri yaşanan sürecin futbolcuları harekete geçirmesi, böyle bir çatının altında toplaması gerekirdi ancak bu gerçekleşmedi. Her attığı adım olay olan, özellikle Türkiye gibi tansiyonun her daim yüksek olduğu bir ülkede futbol oynayan, 12 ay düz koşu yapmak zorunda olan bu sporcuların haklarını savunması gerek.

Yıllardır, eski teknik adamlar, yardımcı hocalar, kulüp yöneticileri, derbilerin iki hafta önceden yaşanmaya başladığını, söyler durur. Futbolcular bu gerilimi 6 hafta arka arkaya yaşamak zorunda. Play-Off başlarken

Galatasaray 39 -
Fenerbahçe 34 -
Beşiktaş 28 -
Trabzonspor 28 puana sahip.

1. Haftanın da programı şöyle:
Fenerbahçe - Trabzonspor / 15 Nisan 2012 saat 19:00
Beşiktaş - Galatasaray / 14 Nisan 2012 saat 19:00

Tablo böyle. Şimdi teker teker takımlara bakalım:

Beşiktaş: Sezona kaos içinde başlayan, teknik direktörü hapise atılan Beşiktaş, yola Süper Final'e gelene kadar Carvalhal ile devam etti. Şimdiki teknik direktör Tayfur Havutçu'nun hapisten çıkmasıyla ivmesini birden kaybeden Beşiktaş, dışarıya pek belli etmese de, bir yönetim zafiyeti muhakkak ki yaşadı. Üstelik bu yönetim zafiyeti, hem takım içinde, hem de idari anlamda yaşandı. Siyah-Beyazlı takım, son lig maçında Karabükspor'la deplasmanda 1-1 berabere kaldı. Egemen ve Almeida'yı da ilk maç için kart cezaları yüzünden kaybeden takım, Galatasaray karşısına bu iki isimden yoksun çıkacak. Şu anki performansının ne kadar üzerine çıkacağını hiç göstermeyen Beşiktaş'ın, her takım gibi Play-Off'un kaderiyle oynama gücü elbette var.

Fenerbahçe: 3 Temmuz sürecinin "kahraman" takımı, kadrosundan birçok oyuncuyu kaybetmesine rağmen adını Süper Final'e yazdırmayı başardı. 3 Temmuz'dan bugüne kadar gerek medya, gerek taraftar desteğiyle ayakta duran takımın, motivasyonunu koruyup koruyamayacağını göreceğiz. Fenerbahçe'nin herhangi bir saha kapatma veya oyuncu bazında cezası yok. Kesinlikle, Fenerbahçe'nin evinde oynayacağı ilk maç olan Trabzonspor maçı, kalan maçlar açısından çok belirleyici olacaktır.

Galatasaray: Geçen yıl, 14. sıraya kadar gerileyen, moralleri sıfır olan oyunculardan kurulu Galatasaray, sezon başında takımın başına Fatih Terim'i getirmekle ne kadar doğru bir karar verdiğini gösterdi. Lige sendeleyerek başlayan Galatasaray, 4-4-2'ye geçtikten sonra performansını katladı ve normal sezonu şampiyon olarak tamamladı. Kadıköy'de şampiyonluk turunu, "Süper Final" yüzünden atamayan Galatasaray, hafta içinde yaşanan Melo-Riera kavgasıyla birazcık karıştı. Yönetim, bana kalırsa tam bir kriz yönetimi dersi verdi. Hatta yaklaşık 2 saat önce de 2 oyuncunun Terim tarafından affedildiği duyuruldu. Beşiktaş'a karşı cezalı olan tek isim Manisaspor karşısında kırmızı kart gören Emre Çolak. Sarı-Kırmızılı takımda sakat oyuncu yok.

Trabzonspor: İlginç yönetici çıkışları ve taraftarıyla son haftaların gündeminde olan Trabzonspor, Süper Final'e 3. sırada başlayacak. Karadeniz ekibinde şampiyonluk yeminleri ediliyor mu, 6'da 6 sözü veriliyor mu bilinmez ama, Trabzonspor, şampiyonun belirlenmesinde önemli bir rol üstlenecekir. Son Fenerbahçe maçından sonra 2 maç ceza alan Karadeniz ekibi, bu cezaları Beşiktaş ve Galatasaray maçlarında çekecek, Fenerbahçe maçında ise seyircisine kavuşabilecek. Beşiktaş ve Galatasaray maçlarını da kadın ve çocukların izleyebileceklerini de belirtelim.


Bir başlangıç noktası olarak, "Süper Final"


Ancak kapitalist zihniyetin seçeceği yolu seçti, Türkiye'de futbolu elinde tutanlar. Dönemin TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, bir iftar yemeğinde, daha önce yayıncı kuruluşla görüştüğü Play-Off sistemini anlattı. Şike meselesinin yarattığı karışık ortam yetmiyormuş gibi, Türk futbolu uzun bir dönem Play-Off konuştu. Türk futbolu zarara uğramıştı, evet. Onu ayakta tutmanın yolunu, insanlara yeni bir heyecan sunarak verdiler. Şu an Dijitürk sahibi olanların, Süper Final organizasyonu için yeni bir pakete geçmeleri gerektiği, Lig Tv ekranlarında uyarı olarak duruyor.

play-Off'a konulan isim "Süper Final", yayıncı kuruluş tarafından pazarlanmaya başlandı. Türkiye bunu ilk kez tecrübe edecek. Bu arada kulislerde yeni dolaşan dedikodu, Lig TV'nin Play Off'u sürekli kılmak istemesi.

Kararı uygulamaya sokarken, haftada 2 maç yapan futbolculara, futbolun kalbi olan teknik direktörlere, transfer yöneten yöneticilere, kulüp başkanlarına sormadılar. Bu sefer sorarlar mı? Benzer bir dayatmaya önümüzdeki sezon maruz kalırlar mı, bekleyip göreceğiz.