16 Şubat 2013 Cumartesi

Drogba'lı ve Drogba'sız Galatasaray



Galatasaray taraftarının yoğun anlam yüklediği bir maç oldu, Akhisar karşılaşması. Taraftar, Sneijder'i zaten daha önce sarı kırmızılı forma içinde görmüştü. Sahaya adım attığı andan itibaren bütün gözler Drogba'nın üzerindeydi. Hatta ısınmaya çıktığından itibaren...
Maçı 45'erlik dakikalardan 2 bölüme ayırmak hata olur. Maçı 'Drogba'dan önce ve Drogba'dan sonra' diye ayırmak daha akıllıca... Galatasaray istekli başladı ama çift forvet + Sneijder'e rağmen üretkenlikten uzak bir görüntü çizdi. Hollandalı, çok kaliteli bir oyuncu ama henüz tam performansıyla oynayamıyor. Haftalar geçtikçe, daha iyi olacaktır.  Burak, geçen haftaki iştahlı oyunundan uzaktı.
Galatasaray, yaklaşık 70 dakika boyunca bal yapmayan arı gibi oynadı ve bu esnada kalesinde çok tehlikeli pozisyonlar verdi. Gekas biraz daha şanslı olsa, bugün farklı şeyler konuşabilirdik.

***
Umut ve Burak, karakterlerine uygun olarak oynamaya devam ediyor. Kaleye sırtı dönük, arkadaşlarına servis yapmayı deneyen oyuncular değil. Orta alandan top taşıyan oyuncular, bir yerde bu yüzden tıkanıyor... Umut da Burak da, önüne top atıldığında koşu yapmayı seven oyuncular. Hücumda üretken olamamanın temel nedeni buydu. Drogba da bunu değiştirdi. Akhisar sahasında top tuttu, arkadaşlarıyla yardımlaştı. Burak da Drogba'nın bu özelliği sayesinde daha fazla sahne alma şansı yakaladı. Yukarıda paylaştığım videonun numaralarında size bunları izah etmeye çalışacağım.

#1, #2,  Pivot oldu, pozisyon hazırladı.
#3, Nasıl bir vizyonu olduğunu gösterdi. Atakları istediği gibi yönlendirmeyi başardı. Yeri geldi hızlı oyuna katkıda bulundu, yeri geldi arkadaşlarından yardım beklerken topu kaybetmedi, akıllı kullandı. Ki, bu 3 numaralı pozisyonda hazırladığı pozisyonu gole çevirdi.
Gol Vuruşu #3... Burada da ayrı bir parantez açmak lazım. Gol vuruşu, oyuna ne denli hakim olduğunu gösterdi. Vizyonunun ne kadar farklı olduğunu, gösterdi. Başka bir forvet, gelişigüzel bir kafa vuruşu yapabilirdi ancak o zoru tercih etti, başarılı oldu.
#4, Umut-Burak ikilisinin maçta hiç yapamadığı pasları yaptı.
#5, Çok akıllıca bir ikiye bir yaptı Sneijder ile. Pasını verdi, boşa çıktı ve Burak'a golü attırdı...
#6, Burak-Umut ikilisiyle oynarken pozisyona girmekte zorlanan Sneijder'i bir anda kaleyle karşı karşıya bıraktı. Videoda pozisyonun devamı yok. Özetten bulabilirsiniz...
#9, Maç boyunca yaptığı en önemli hamlelerden birini yaptı. Sneijder ile bu denli anlaşabilmesi, umut verici. Bu arada, maçtaki 3. Sneijder-Drogba-Burak arasında gerçekleşen pas trafiğiydi. İkisi gol getirdi, birini Burak müsait pozisyonda harcadı.
#11, Dikkat ederseniz, pozisyonda önünde iki oyuncu var. Orta alana her yaklaşması, arkadaşlarını rahatlattı ve Akhisar savunmasının dengesini bozdu.

65 dakika karın ağrısı çeken Galatasaray'ı, çıktığı ilk maçta ipten aldı Drogba. Üstelik, yakın takipçileri zor maçlar oynayacakken, cuma gününden cebine 3 puanı koydu.

Bu arada, videoyu hazırlayan arkadaşın da ellerine sağlık.

15 Şubat 2013 Cuma

"O" tezahürata neden olan sezon



Her takımın kötü dönemleri vardır. Tuttuğumuz takım, bizi bazen dünyanın en mutlu insanı yapar, bazen de en mutsuz insanı… Özellikle Türkiye’de, futbolla yatıp futbolla kalkan taraftar sayısı küçümsenmeyecek kadar fazla. Gazeteyi okumaya arkadan başlamak gibi tonlarca klişe var futbolla ilgili hayatımızda… Tuttuğumuz takım şampiyonluğa oynasa da, kümede kalmaya da oynasa ara sıra üzer bizi. 

Türkiye’de ise, buna benzer bir travma durumunu Galatasaray yaşadı. Bu yazıda, sarı kırmızılı takımın durumuna eğilmeye çalışacağım…
2010-2011 sezonu, çoğu Galatasaray taraftarının hatırlamak istemeyeceği bir sezon olarak hafızalara geçti. 2009-2010 3. sırada tamamlanmış, Bursaspor şampiyon olmuştu. Uzun süren bir şampiyonluk hasreti vardı. Yeni bir sayfa açılmıştı her sezon olduğu gibi. Ama işler, sanıldığı gibi olmayacaktı…

"HİÇBİR ŞEYDEN TAM YOK"
Sezon bir şokla başladı. İlk hafta Sivas deplasmanına giden takım, 2-0 yenildikten sonra içeride de Bursaspor’a 2-0 kaybetti. Yarım sezonun oynanacağı son Ali Sami Yen macerası, buruk başlamıştı. Sonra 4 galibiyet aldı Galatasaray. Eskişehir ve Gaziantep devrildi, Buca zor geçildi ve Belediye ile seri sürdü. Rijkaard’ın koltuğu sallanıyordu. “Her şeyden biraz var ama hiçbir şeyden tam olarak yok Türk futbolunda” diyordu Hollandalı hoca. Fenerbahçe maçı öncesi ipler koptu ve takım ne zaman zor durumda olsa kalkıp gelen Hagi’ye teslim edildi. Adnan Polat, Hagi’ye güvendiğini, arkasında duracağını söylüyordu. Rijkaard için sürekli güven beyanı veren Polat, benzer açıklamaları Hagi için de yaptı. Hagi, “Galatasaray ne zaman kötü, Hagi burada” diyordu. Kötü başlayan sezon için beyaz bir sayfa açıldı. Sarı kırmızılı takım, “Fark yiyecek” yorumları arasında Kadıköy’e çıktı ve maç golsüz eşitlikle bitti. Her zaman dik başlılığı ile bilinen Hagi, Misimovic’i sol açıkta oynatıyordu. Bu durum sürünce kadro dışı kaldı ve en nihayetinde bileti kesildi. Bir süre Misimovic haklı oldu, bir süre Hagi… “Koşmuyor”, “Sakız çiğniyor” gibi yorumlar yapıldı. Hatta sakız çiğnediği için oynatılmadığı yorumları yapıldı.

MUM IŞIĞI
Kadıköy’deki maç, mum ışığı gibiydi. Gözler iyice kısıldığında, sanki ufacık bir umut, bir çıkış yolu görünüyordu. Galatasaray camiası ve taraftarı da ‘tünel ve ışık’ ezberini Polat sayesinde öğrenmişti. Bir hafta sonra Antalyaspor geçildi ama deplasmanda 2-0 kaybedilen Trabzonspor karşılaşmasından sonra “Hagi ile yürümez” yorumları yeniden başladı. Polat, Hagi’nin arkasında olduklarını yineliyordu. Sonra sırasıyla Manisa’ya, Kayseri’ye ve Beşiktaş’a puanlar bırakıldı. Kasımpaşa geçilince bazı kıpırtılardan söz edildi ama Bir hafta sonra Gençlerbirliği’ne Ali Sami Yen’de 2-0 kaybetti sarı kırmızılı takım. Tribünler sırt dönüyor, protestolar yükseliyordu. Mabed’e veda böyle olmamalıydı.  Öyle ki, sarı kırmızılı takım ilk yarıda Ali Sami Yen’de 3 galibiyet görebildi. Tarihin en kötü sezonunu yaşıyordu takım. Önlenemez bir düşüş vardı.  Konya deplasmanında da umduğundan daha çok zorlanan Galatasaray, 3 puanı tek golle kazanıyordu. Sezonun ilk yarısı da böyle kapanıyordu sarı kırmızılı takım için. Sami Yen’deki son lig maçında taraftarlar futbolculara “Formayı çıkarın, çıplak oynayın”, “Kendinizden utanın” diye bağırıyordu. Sezondan umudunu kesmiş Galatasaray taraftarı, en azından bir galibiyetle veda etmek istiyordu stadına. O gün, eksilerdeki soğuğa rağmen tribünler doluydu. 90 dakika 2-0 kaybedildikten sonra insanlar ağlaya ağlaya stadı terk ediyordu. Hatta, tribüne çıkan merdivenlerin üzerine yatıp “Özür dileriz” diyen taraftarı bile 2-3 arkadaşı yerden kaldıramıyordu.
ARA TRANSFERLER
Polat ve Sezgin, ceketlerini alıp, arkalarını dönüp gitmeleri gerekirken, ısrarla takımda duruyorlardı. Sezon başında getirdikleri Serdar Özkan, M. Batdal, Çağlar, Al Turan, Pino gibi oyuncular yetmezmiş gibi, devre arasında da Zapata, Culio ve Stancu kadroya katılıyordu. Üstelik, Stancu için 5 milyon Euro, Yekta için 3 milyon 750 bin Euro, Culio için de 2 milyon Euro ödeniyordu. Elano ve Misimovic  ile yollar ayrıldı. Adnan Sezgin’in “Kral olur” dediği Mehmet Batdal Konya’ya, yıldız adayı diyerek 1 milyon Euro ödenen Musa da aynı takıma yollanıyordu.   

UTANÇLARIN EN BÜYÜĞÜ
Çağ atlama sözü veren ve her seferinde taraftara bunu tekrar hatırlatan Adnan Polat, gerçekten büyük bir titizlikle TT Arena için çalıştı. Büyük katkısı sayesinde, çeşitli diplomatik problemler aşıldı, iyi-kötü Galatasaray yeni stadına kavuştu. “Real Madrid, Barcelona gibi büyük bir takımla açılış yapacağız” diyen Adnan Polat yönetimi, yeni stadın açılış maçının Ajax ile olduğunu duyuruyordu. 15 Ocak’ta görkemli bir açılış yapıldı. Görsel şovlar, konserler, yeni bir heyecan… Her şey, Başbakanın gelişiyle kötüye gitmeye başladı. Önce ıslıklar yükseldi, sonra protestolar… Erdoğan Bayraktar da camiaya “Dilenci” muamelesi yapıyor, nankörlükle suçluyordu. Protesto, demokratik bir haktı ama Polat ve yönetimi bunu anlayamadı. Rahatsız olan başbakan stadı terk ederken, Adnan Polat, Erdoğan’ın peşinden koşa koşa çıkıyor, özür diliyordu. Maçtan sonra ise, şunları söyledi Polat, “Stadımızda 200 güvenlik ve 40 polis kamerası görüntüleri var. Protestoları yapanları stadımıza sokmayacağız. Başbakan hak etmediği bir tepkiyle karşı karşıya kaldı. Bu taraftarlar kendini bilmez taraftarlardı” diyordu. ( O gün statta sadece 2 kamera çalışıyordu. İkisi de kale arkalarındaki tepe demirlerindeydi ve görüntü almak imkansızdı) Bir süre, olayın sıcağı sıcağına yapılmış bir yorum olduğunu düşünüyordum ancak Polat’ın benzer çıkışları günlerce devam etti. Siyasi bir kimliğe bu kadar yakın bir duruş sergilemek, Galatasaray başkanına yakışmıyordu. Camia içindeki ‘lise’ de Polat’ın çıkışlarından sonra harekete geçiyor, bir nevi taraftarın yanına yer alıyordu. Sonra da bu olayları ibra edilememe ve tasfiye edilme izledi. Camianın büyük başarılarında payı bulunan, taraftarın çok sevdiği Adnan Polat’ın kulüple ilişiği böyle kesildi.

YEŞİL SAHADA 2. DEVRE
Sarı kırmızılı takım, yeni stadında, tuhaf duygular içerisinde yeni stadına ayak bastı. Sezonun ilk maçında deplasmanda Sivas’a 2-1 yenilen takım, rövanşı 1-0’la aldı. Sahada yine oyun adına bir şey yoktu. Taraftarın sevgilisi Hagi, tribünlere çağırılmadı bile. Tünelden çıktı, kulübeye oturdu. Sonra yine galibiyetler mağlubiyetler birbirini izledi. Trabzonspor ile Fenerbahçe kıyasıya yarışıyor, bir sezon önce şampiyon olan Bursaspor, ikiliyi takip ediyordu. Bir kırılma anı daha yaşandı camiada. Antalyaspor’a 3-0 kaybeden sarı kırmızılılar, Hagi ile yolları ayırdı. Son 7 hafta dümende Bülent Ünder vardı. Ünder de Trabzon mağlubiyeti ile başladı. Manisa zor geçildi, Kayserispor’dan 1 puan zor kurtarıldı ve  Beşiktaş’a karşı kaybedildi. Son 3 hafta ise, Kasımpaşa, Gençlerbirliği ve Konya galibiyetleri ile geçildi ve 14.lüğü gören sarı kırmızılı takım, sezonu Eskişehirspor’un ardından 8. sırada tamamladı. Averaj ise, -5’ti…

SAYGI YİTİRİLMİŞTİ
Galatasaray o sezon, Avrupa’da da Türkiye Kupası’nda da yokları oynadı. Ama en büyük kayıp, prestij kaybıydı. Sahada saygı gören, korkulan Galatasaray’dan her takım puan alabileceğini düşünüyordu ve Arena’ya da Sami Yen’e de puan almak için geliyor, ona uygun oynuyordu. 14.lüğü gördüğü zamanlarda da, sonrasında da rakip takım taraftarları her maçta sarı kırmızılı takıma “Kümede kal Galatasaray” diye bağırıyordu… Bilmedikleri bir şey vardı… Her şey, aslında o tezahüratla başladı…

12 Şubat 2013 Salı

Geçen yıldan izler

Sarı kırmızılılar, Antalyaspor'u 2-0'la geçti. Genellikle oyunlara tempolu ve iştahlı başlayan Galatasaray, bunu geçen seneki gibi yapınca erken bir gol buldu. Her gol bulduktan sonra oyundan düşen takım, aynı hastalıktan kurtulamadığını gösterdi. Oyuncu psikolojisi gerçekten tuhaf. 2'yi, 3'ü istemeleri, vites yükseltmeleri gerekirken, bir süre çekilmeyi tercih ediyorlar.
Bu arada, geçen yıl 11 oyuncunun topun arkasında olduğu, kuş sürüsünü andıran toplu pres, yine dönem dönem yeşil sahaya indi sarı kırmızılı takım adına. Bu baskı uygulandığında, rakip dağıldı ve uzun bir süre Galatasaray kalesine gelemedi. 

Geçen yıla nazaran uzaklaşılan alışkanlık, takımın pas alışkanlığı olmuş durumda. Eskisi gibi yerden oynayan bir Galatasaray yok. Uzun paslar daha çok tercih ediliyor. Bu da oyunu zaman zaman sıkıntıya soktu. Uzun top atma yeteneği olan, terse veya dikine 50 metrelik pasları kolaylıkla atabilecek olan Sneijder, henüz takımı daha tam anlamıyla tanıyamadığı için, pek kullanmadı. Bu arada, Hollandalı yıldız etrafında oynayacak hızlı adamlarla ne kadar iyi anlaşabildiğini gösterdi. Dikkat ederseniz, ikili oyunlarında hep Amrabat'ı tercih etti. Hamit ile fazla pas alışverişinde bulunmadı. İlerleyen haftalarda Drogba 11'e girince, Burak'ın sağ tarafa geçmesi mümkün olabilir. Bu da bambaşka bir kimliğe büründürür takımı. Solda Amrabat, sağda Burak, takımı kanatlarda daha etkili kılar. Burak elbet bir çizgi oyuncusu gibi oynayamayacak. Sneijder takıma iyice  alıştıktan sonra, bu isimleri oynatmaya başlar.

Maça dönersek... Galatasaray, savunmadan top çıkartırken sıkıntı yaşamaya devam ediyor. Ya Semih buna alıştırılacak ya da Dany. Bu da kısa vadede çözülecek bir sorun değil. Melo geldiği zaman, iki stoper arasına arasına girip, o üstlenecek bu görevi. 

Bir parantez de forvete açmak lazım. Sneijder için bu blogda 'rebauntları kovalayan basketbolcu gibi oynarsa çok gol atar' demiştim. O rolü üstlenmeye çalıştı ancak bir miktar eksik kaldı Hollandalı. Daha fazla oyunun içinde olmalı. O da zamanla olacaktır.

Transferler ise geç bitti. Alışma süreci daha uzun sürecektir. Bu süre ne kadar kayıpsız atlatılırsa, o kadar iyi olacak Galatasaray için... 

6 Şubat 2013 Çarşamba

4 Şubat 2013 Pazartesi

"En iyi golü Villareal'e attım"


Ronaldinho'nun, Dailymail'e verdiği röportaj...

İngiliz futbolu ile ilgili ilk hatıraların neler? Eric Cantona’yı Manchester United’da hatırlıyorum. Özel bir oyuncuydu.

Gördüğün en iyi İngiliz oyuncu?
Birçok oyuncu var sayabileceğim. Scholes, Lampard, Cole, Rooney.. Bunlar zirvedeki oyuncular ve dünyadaki her takımda oynayabilirler.

Brezilya kadrosunda hangi İngiliz oyuncular oynayabilirdi?
Rooney oynayabilirdi. Ashley Cole da öyle. Gördüğüm en iyi defans oyuncusu.

Attığın en iyi gol hangisiydi?
En iyi golümü 2006 yılında Villareal’e attım. Gurur duyduğum bir goldü. 4-0 kazanmıştık.

Peki ya Seaman’a 2020 yılında attığın gol?
Onu da çok güzel goller arasına dahil edebiliriz.

En iyi teknik adam kim ve gerekçesi nedir?
Scolari ile çok güzel anılarım var. 2002’de onunla birlikte Dünya Kupası’nı kaldırdık. Her zaman arkamızda durdu. Şimdi de hedefimiz 2014.

Karşılaştığın en iyi rakip kimdi?
Maldini ve John Terry’ye karşı oynamak çok zordu.

İngiltere turnuvalarda neden sürekli başarısız oluyor?
İyi oyuncuları var ama yeterince kuvvetli değiller. Fransa ve Brezilya takımlarına bakın. Onlar başarılılar. İngiltere de o seviyeye önümüzdeki yıllarda çıkacaktır.

İngiltere’ye gelmediğin için pişman mısın?
Değilim çünkü dünyanın en büyük kulüplerinde oynadım ve her şeyi kazandım. Tek pişmanlığım Messi ile birlikte az oynamak. İyi arkadaşım. Çok genç ve dünyanın en iyi oyuncusu. Kendisini izleyen çocuklara hayaller kurdurabilecek bir oyuncu.

İngiltere’ye Manchester ile mi yaklaştın?
Evet o dönem yaklaştım. Eğer Manchester United benimle sözleşme imzalasaydı daha çok Avrupa Kupası kazanabilirdi.

Webley mi Maracana mı?
Maracana diyebilirim çünkü taraftarlar ortalığı sarı-yeşile boyuyor.

Avrupa’da yıldız olacak Brezilyalı bir oyuncu söyleyebilir misin?
Damiao bence dünyanın en iyi golcülerinden biri olacak. Premier Lig’den onunla ilgilenen takımlar var. Stili de lige uygun. Başarılı olur.

2014 Dünya Kupası için beklentiler neler? Beklentiden öte bir şey var. Bizim için Dünya Kupası çok farklı bir yerde. Sadece taraftarlar değil, dünya politikacılar ve hatta başbakan bile bizden bu kupayı bekliyor. ,

Neymar’ı Messi ile karşılaştırabilir misin?
Messi dünyanın en iyi oyuncusu. Son 3-4 yılda inanılmaz işler yaptı. Daha önce bu klasta oynayan bir dünya yıldızı görmemiştim. Neymar ise genç bir oyuncu. 2-3 yıla kalmaz dünyanın en iyi oyuncusu o olacak.

http://www.dailymail.co.uk/sport/football/article-2273025/Ronaldinho-talks-Sportsmail-ahead-England-v-Brazil.html#axzz2JwRZEjrj