16 Mayıs 2013 Perşembe

Mancini, City ve 2013.

Premier Lig’de Manchester United çoktan ipi göğüsledi. FA Cup’ı kazanıp küme düşen Wigan’ın yaşadığı trajedi bir kenarda dursun, bu sezon en büyük hayal kırıklığını şüphesiz ki Manchester City yaşattı. Uzun yıllardır süren kupasızlık geçen sezon sona ermiş, son maçta, son saniyede Agüero’nun golüyle şampiyon olmuşlardı. Sezon sürerken gidecek spekülasyonlarının ortasında kalan Mancini ise, şampiyonluk apoletiyle 6 yıllık sözleşme imzalamıştı. Sezon başında koltuğunda iyice gerinen İtalyan menajer, bu sezonki sonu ise elbet tahmin edebiliyordu.
Paranın hükmettiği takım, birkaç sezondur şirket mantığında yönetiliyordu. İstediği transferleri istediği gibi yapan City, istediği oyuncuları da anında gönderebiliyordu. Bu sene kurban Mancini oldu. Peki Mancini konusunda haklılar mıydı?

Çaresiz adam
Öncelikle şunu kabul etmek lazım; Mourinho’nun gelişi Premier Lig’e ayrı bir hava katar ve orada sistemler, ekoller konuşulamaz. Mancini’nin bir kez yenebildiği United ekolü, bu sene aynı hataya düşmedi. United elini kolunu sallaya sallaya şampiyonluğa yürüdü, City sadece seyretti.
Belki deMancini’yi bu denli saha içinde hataya sürükleyen şey, yaşadığı panikti; orası bilinmez. Son döneminde Yaya Toure’yi stopere çeken, sezon içinde de sahip olduğu silahlara rağmen 5-3-2’ye dönecek kadar tedirginleşen Mancini’nin kaybetmesi kuvvetle muhtemeldi zaten. Öte yandan, yeni teknik direktör adayları, Ada’da sürekli olarak konuşuldu. City sportif direktörü Txiki Begistain’in sürekli olarak Pellegrini ile görüştüğü gazetelerde haftalarca yer aldı.
Yeşil sahada hataya zorlanan defans oyuncuları gibi, son döneminde sürekli olarak üzerine atılan topları uzun uzun savuşturdu İtalyan.

İlk sene çok zor
Ferguson’un emekliliği en çok en çok City’ye yarayabilirdi ancak Pellegrini’nin bu denli büyük be bütçeli takımlardaki performansı ortada. Üstelik, halef-selef ilişkisinde kimse kusur aramasa da Moyes “bence” United için tam bir soru işareti. Everton’ı uzun yıllar belirli bir seviyede tutmayı başardı ancak İngiltere’nin 4 büyük takımıyla oynadığı deplasmanlarda galibiyeti yok. (18 beraberlik, 28 mağlubiyet).
Şampiyonluğu yaşamış, ligi artık daha fazla elinde tutabilecek olan Mancini’yi yollamak en azından bu sezon için akıllıca değildi. Premier Ligde de bütün bu dengeleri bozabilecek tek bir adam var: Mourinho. Chelsea’ye dönerse ilk sezonunda büyük ihtimal şampiyon olur. İşte o zaman City, Mancini’yi arar…



Merhaba eski dostum


Uzun süre geçti, Kewell’ı görmeyeli. Haberleri dolaşırken, içeriğine bakmadan, sadece fotoğrafını gördüğüm için hemen açtım. Al-Gharafa’dan ayrıldığı yazıyordu. 1 ay dayanabilmiş. Her fotoğrafında olduğu gibi, yine ‘Parçalı’ ile gözümün önüne geldi Avustralyalı… Sakin sakin koşar, olacakları önceden sezmeye çalışırdı.
İyi bir izleyiciydi, saha içinde. Düşürüp de elini uzatmadığı tek bir rakip hatırlamam.
Stopere geçtiği Hamburg maçını da, gollerinden sonra dizleri üstünde kaymasını da…
Turuncu forma. Mor forma. Maçta ara sıra Skibbe’nin yanına gelip konuşmasını. Amerikan saçlarını. Arda’ya, Baros’a sarılmasını gol sonraları… Hele Bordeaux’a attığı golü.
Bunlar nasıl unutulabilir ki?
Ne kadar güzel şeyler bırakmışsın arkanda giderken.
Ne kadar “Efendi” bir imajla veda etmişsin. Aklıma seninle ilgili kötü bir şey gelmeme nedeni bu olsa gerek.
Aklıma, yaşlanınca vurulan atlar geliyor gidişini düşününce.