19 Nisan 2012 Perşembe

Futbolda ırkçılık üzerine


Futbol pazarlanan bir şeydir. Türkiye'de ise böyle değil. Televizyon kanalları ya maç pozisyonları üzerine yorum yapar, oyuncuların özel hayatlarına iner, oyuncular hakkında istatistik verir. Cantona'nın nasıl bir solcu olduğunu sloganlarından, Joey Barton'un Che hayranlığını Twitter'e koyduğu resimle öğrendik. Örnekler çoğalır. Tabi önce "Kaç gol attın?" ya da "Maç içinde neler oldu?" gibi sığ sorular soran basın mensuplarının azalması, kaliteli insanlar getirilmesi gerekir. Şansen ben, sevdiğim oyuncu liberal mi, solcu mu, milliyetçi mi öğrenmek isterim. Eminim böyle düşünen insan çoktur.

Irkçılık meselesi de, yıllardır insanlık olarak üzerini kapatamadığımız bir mesele olarak duruyor. Futbol dünyasında değil sadece. Birkaç yıl önce Obama'nın seçilmesinin uyandırdığı yankı da bunu kanıtlıyor. Irkçılık bir suç mudur? Bence suçtur ve cezalandırılması gerekir. Hele cana kastmemeye kadar gidiyorsa iş, teşebbüsüne/söylemine bile büyük cezalar verilmelidir.

Siyasi söylemlerle kafa şişirmek istemem ancak karar mekanizmalarımız ortada. Kurul bugün Emre'ye Zokora'ya karşı sarf ettiği sözler için 2 maç ceza verdi. Bunun anlamı nedir diye düşünmek lazım. Açıkçası bu karar bir eyyamdır. Ya "Irkçılık var" diyerek 8-9 maç ceza vereceksin, ya da "Yoktur" diyerek ceza vermeyeceksin.

2009'da Anderlecht'te forma giyen Van Damme, Standard Liege'de forma giyen Onyewu'ya bir sezon boyunca ihraç cezası vermişti. UEFA'nın ırkçılık ile ilgili yürüttüğü kampanyaları, yaptığı reklamları tekrar tekrar anlatmaya gerek yok.

Haksızın haklı olduğu, suçlunun masum ve kahraman olabildiği tek ülke Türkiye. Karar veremeyen (şike davası da dahil), vermeyi düşündüğü kararları açıklamadan eline yüzüne bulaştıran futbol yöneticileri... Umarım bu gidişle Zokora özür dilemez.