15 Temmuz 2012 Pazar

Çağ atlayan Galatasaray

2010-2011 sezonu Galatasaray için tarih defterinden silinmeyecek bir sezondu. Kötü oyun, mağlubiyetler, istikrarsızlık, kayıp özgüven ve daha fazlası. Takım ligi 8. bitirmiş, sezon içinde 14.lüğü görmüştü. Üstüne üstlük, elden çıkan Sami Yen ve yerine sahip olduğumuz Türk Telekom Arena ile ilgili siyasi sorunlar yaşamıştı. Başbakana yapılan protesto, taraftara sırtını çeviren bir, kurul tarafından ibra edilemeyen bir yönetim. Kulüp içinde acizlik havası hakimdi, 100 yaşını devirmiş camiada.

Bu kaosta Galatasaray yeni başkanını seçti; Ünal Aysal. Rekor oyla başkan oldu, camiayı toparladı, bütün spor dallarına el attı. En çok gözümüzün önünde olan futbol takımı ise, önce Terim'e emanet edildi ve ardından başarılı transferler hamleleriyle yeni bir kadro kuruldu. Galatasaray'ın enerjiye, savaşan bir takıma ihtiyacı vardı. Defansa lider Ujfalusi, ileride bitmek tükenmek bilmeyen enerjiye sahip Elmander, orta alana Türkiye'nin en iyi oyuncusu Selçuk İnan ve kimsenin itiraz edemeyeceği Felipe Melo monte edildi. Kalede de dünyanın en iyi 7. kalecisi ünvanıyla Muslera vardı ve iskelet bu şekilde oluşturuldu. Gençler takıma kazandırıldı ve dünyada sayılı kulübün gerçekleştireceği şekilde Galatasaray yıkıntı halinde geçen sezonun ardından şampiyon oldu.

Yönetimsel olarak da gelişme vardı tabi. Vizyon sahibi bir başkanın önemi bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Taraftarı fişleyip "Stada giremeyecekler" diyen Polat ve yönetiminin yerine, her türlü siyasal krizi göze alarak stat konusunda dimdik duran bir yönetim görevdeydi. Bugün Galatasaray yönetimiyle herkes gurur duyuyordur. Çok da güzel isimler çıktı karşımıza. Polat'a rakip olduğu zaman eleştirilen Adnan Öztürk, yeni yönetimde taraftarın sesi ve sevgilisi oldu.

Aysal yönetiminin tek hatası, ilk dönemde yapılan transfer hamleleriydi ancak bu yıl yaptığı transferlerle önceki seneyi unutturdu. Podolski, Shaqiri, Reyes gibi yıldızların bildirimleri taraftarı ters köşeye yatırdı ancak savunduğum gibi bu dönem tam bir gönül alma dönemi oldu. Sırasıyla Dany, Umut, Hamit, Burak, Amrabat transferleriyle Galatasaray, belki de tarihinin en iyi kadrosunu kurdu. Bunu sadece ben değil, efsane kadronun içinde yer almış Hakan Şükür de söylüyor.

Doğal olarak bütün bu döngünün bir de mali boyutu var. Galatasaray'ın çok harcadığına dair haberler etrafta dolaşmaya başladı bile. Hiçbir zaman "Manchester United renkli fotokopi bile çekemiyor" diyerek Demirören yüzsüzlüğü yapmam ancak Galatasaray'ın sahip olduğu değerleri az-buçuk biliyorum. Avrupa'dan gelecek para, ligde şampiyonluğa oynayacak takımın elde edeceği para, stat geliri ve henüz değerlendirilmemiş Riva arazisi. Yönetime danışmanlık yapan bir yakınımızın ağzından birebir duydum, Galatasaray Riva'yı sattığı an bütün borçlarını kapatıp mali olarak artı pozisyona geçebilecek durumdaymış. Taraftarın güvenmesi gerek. Vizyon sahibi, kuvvetli, gerektiğinde dik duran ve Galatasaray'ın gücünün farkında olan bir yönetim var.